19 Aralık 2016 Pazartesi

BİR DOĞUM TARİHİNİ DOĞRULATMA YÖNTEMİ


Çocuk daha okula gitmeden okumayı sökmeye başladı. Kese kâğıtlarındaki gazete başlıklarını, arabaların plakalarını su gibi okuyordu. Okula başlayacaktı, ama nüfus kâğıdı yoktu. Babası muhtardan bir yazı alıp Çarşamba günü Kandıra’ya gidecek, nüfus cüzdanını çıkartacaktı. Kandıra’nın haftalık pazarı Çarşamba günleri kurulur ve sadece o gün sabah köyden erkenden otobüs kalkar, öğle üzeri de köye dönerdi. Çocuk doğum tarihinin nüfus cüzdanına dosdoğru yazılmasını istiyordu. Bir merakla annesini yakaladı.
-Ana sana bir şey sormak istiyorum.
-Sor çocuğum.
-Ana ben ne zaman doğdum?
-Bilmem ki oğlum!
-Hangi ayda, hangi mevsimde doğmuşum ana?
-Kim bilir…?
-Ana, benim doğduğum zaman gerçekleşen bir olay da mı aklına gelmiyor? Gök gürler, seller akar, yıldırım düşer, sarı inek doğurur ne bileyim kandil olur, mevlit okunur… böyle bir şey de mi olmadı?
Kadın elindeki örgü işini bıraktı, yakın gözlüklerinin üzerinden çok uzaklara baktı.
-Çendikler’in Mustafa’nın anasını sakladıkları günün akşamı doğdun, dedi. Karasu'ya fındık toplamaya köylüleri götüren traktör devrilmişti de oturdukları kasanın altında kalmıştı rahmetli Kezban abla.
Çocuk,  Yeni Mezarlık’a koştu. Aradığı mezar taşını buldu, yazıları örten otları küçük elleriyle yoldu. Kocası Mustafa ile yıllar sonra aynı kaderi paylaştığı kadının da kocası gibi trafik kazasında vefat ettiği acıklı bir şiirle belirtilen mezar taşının başında, doğum tarihini netleştirdiği için küçük kalbinin derinliklerinden gelen minnet duygusuyla üç kulhuvallah bir elham okudu.

Talihsiz kadının ölüm tarihini sevinçle bir daha okudu, onu hiç unutmadı. 27.08.1966


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder